Epilasyon Lazerleri

       Vücuttaki istenmeyen kılların yok edilmesi için bugüne kadar krem, mekanik, traşlama ve elektroliz gibi değişik epilasyon yöntemleri kullanılmıştır. Bu yöntemler ile ancak kısa süreli, geçici çözümler sağlanabilmiştir.Sadece elektroliz yönteminin kurallara uygun yapıldığı sürece kalıcı etkileri olabilmekle beraber ağrılıdır, enfeksiyon ve skar riski vardır ve uygulaması oldukça uzun zaman gerektirmektedir. Tüm bu olumsuz etkileri taşımayan ya da en minimuma indirecek teknik arayışları içinde son senelerde lazerle epilasyon (Lazertroliz) yöntemleri geliştirilmiştir. Fakat genel olarak belirtmek gerekirse şu an için uygulanan lazer yöntemleri henüz kalıcı bir epilasyon sağlayamamış olmakla beraber (seans sayısı ve uygulanan bölgeye göre değişmek şartıyla), daha selektif bir kıl hasarı yarat- maları,daha ağrısız olmaları, geniş yüzeylerin tedavisi için daha kısa süre gerektirmeleri, kıl çıkma aralıklarını daha uzun sürelere taşımaları ve yan etki risklerinin daha az olmaları nedeniyle oldukça popülarite kazanmışlardır.
       Lazer – doku etkileşiminde rolü olan faktörler, ideal bir epilasyon için gereken lazer – kıl etkileşiminde de geçerlidir. Öncelikle hemen hemen tüm epilasyon lazerleri için hedef kromofor kıldaki melanindir. Bu nedenle beyaz ya da gri kılların yok edilmesinde zorlanabilmektedirler. Ayrıca kıl papillasındaki melanin daha çok anagen safhada aktif ve yoğun olduğundan, epilasyon lazerlerinin çoğu sadece anagen safhadaki kıllara etki edebilmektedirler. Vücudun farklı bölgelerindeki kılların anagen miktarı ve anagen süreleri değişkenlik gösterdiğinden, bölgelere bağlı olarak değişen aralıklarla ve çok sayıda lazer seansı gere- kebilmektedir. Kılın kalınlığı ve kıl kökünün derinliği de tedavi sonucunu etkileyen faktörlerdir. Kalın ve derin yerleşimli kıllar daha fazla enerji gerektirirler ve klasik dozlara yanıt vermeyebilirler. Kıl kökünün derin yerleşiminden dolayı uzun dalga boylu (600-1100 nm) ışınlar epilasyon amacıyla tercih edilmektedirler, bu şekilde epidermis üzerindeki etkileri de azaltılabilmektedir. En son ve belki de en önemli faktörlerden biri de kılda oluşturulması istenen Selektif Termolizisin primer belirleyicisi olan Termal Gevşeme Zamanına uygun pulse sürelerinin, yeterli enerji fluensinde verilmesidir. Ayrıca epidermisde bulunan melanin lazer sırasında hasar görebilmekte ve lazer ışınının enerjisini azaltabilmektedir.Bu nedenle en az epidermal hasara neden olabilecek ideal pulse süresi epidermisin Termal Gevşeme Zamanı (3-10 milisaniye) ile kıl follikülünün Termal Gevşeme Zamanı (40-100 milisaniye) arasında olmalıdır. Bu süre ortalama 10 ila 40 milisaniye arasındadır. Kısacası seçilecek epilasyon lazerinde tüm bu özelliklerin göz önünde bulundurulması gerekmekte.
       Epilasyon amacıyla sıklıkla kullanılan lazerler Ruby (694 nm, normal mod), Alexandrite (755 nm, normal mod), Nd: YAG lazer (1064 nm, Q-anahtarlı ve normal mod) ve yarı iletken Diode lazerlerdir. Ayrıca Yoğunlaştırılmış Pulse Işık Kaynakları da gerçek lazer olmamalarına rağmen epilasyon amacıyla kullanılmaktadırlar.Fotokimyasal (fotodinamik) yöntemlerle epilasyon üzerinde çalışmalar ise halen devam etmektedir.Herbir lazerin kendine özgü avantajları ve dezavantajları mevcut olup, tecrübeli ellerde epilasyondaki genel etkileri arasında belirgin üstünlükleri yoktur.
       Normal modlu klasik Ruby lazer (694 nm) epilasyon lazerleri içinde melanin absorbsiyonu en iyi olanıdır.Bu nedenle klinik etkileri iyi olmakla beraber lazer sonrası oluşabilecek pigmentasyon bozukluk riskleri daha fazladır. Tecrübeli ellerde, epidermisin iyi soğutulması ve uzun pulse sürelerinin kullanılmasıyla yan etki riski diğer lazerlerden farksız olarak minumuma indirilebilmektedir. Yeni lazer sistemlerinde pulse süresi 0.5 – 5 milisaniye, enerjisi 50-77 J/cm ve spot çapı 7-10 mm’ye kadar arttırılmıştır. Ayrıca epidermisi soğutmak amacıyla effektif soğutma sistemleri eklenmektedir (safir uçlu).
       Normal modlu Alexandrite lazerin (755 nm) melanin absorbsiyonu teorik olarak, kısmen ruby lazerden az olmakla beraber mükemmeldir. Lazer sonrası pigment değişikliklerinin de kısmen daha az olduğu bildirilmektedir, fakat ideal şartlarda klinik sonuçlarda Ruby lazerden anlamlı bir farklılık göstermez. Yeni lazer sistemlerinde pulse süresi 2 – 100 milisaniye, enerjisi 50-100 J/cm , spot çapı 20 mm’ye kadar arttırılmıştır. Dinamik soğutma sistemleri (özellikle sprey formları), skannerler ve hafif fiberoptik dağıtım sistemlerinin eklenmesi yan etki riskini azaltmakta ve tedaviyi hızlandırmaktadır.
       Nd: YAG lazerlerin (1064 nm) öncelikle Q-anahtarlı modları, deriye karbon partikülleri uygulandıktan sonra epilasyon amacıyla kullanılmışlardır. Çünkü epilasyon lazerleri içinde sadece Nd:YAG lazerler uzun dalga boylarından dolayı melanin tarafından selektif olarak absorbe edilmemektedirler, kısmi bir absorbsiyon söz konusudur. Burda kıl köküne ulaştığı düşünülen karbon partikülleri Nd:YAG lazer tarafından hedef kromofor olarak planlanmıştır. Fakat karbon partiküllerinin absorbsiyonundaki yetersizlikler ve düzensizlikler nedeniyle bu lazerler pek başarılı olamamışlardır.Fakat yeni lazer sistemlerinde pulse süresi 100 milisaniye, enerjisi 200 J/cm ‘ye arttırılarak direkt olarak derin yerleşimli kıl kökünde hasara neden olabilmektedir, çünkü bu dalga boyu diğer epilasyon lazer dalgaboylarından daha derinlere inebilmektedir. Ayrıca üst dokulardaki melanin etkilenmediğinden koyu tenli insanlarda daha güvenle kullanılabilmektedir. Kontakt soğutma ve skanner sistemleri güvenliği ve hızı arttırmakta Diode Lazerlerin (800-810 nm) melanin absorbsiyonu, ruby ve alexandrite lazerlerinkinden kısmen düşük olmasına karşın, gayet iyidir. Lazer sonrası pigment değişikliklerinin ruby ve alexandrite lazere kıyasla kısmen daha az olduğu ve yine dalgaboyunun uzun olmasından dolayı kısmen daha derinlere inebildikleri ileri sürülmektedir. Yeni lazer sistemlerinde pulse süreleri 250 milisaniye, enerjileri 60 J/cm , spot çapları 7-10 mm ve 9×9 mm’ye kadar arttırılmıştır. Oldukça ufak aletlerdir ve genellikle kontakt soğutma sistemleri kullanmaktadırlar.
       Yoğunlaştırılmış Pulse Işık Kaynakları (590 – 1200 nm) gerçek lazerler olmamalarına rağmen melanin üzerinde oluşturdukları termal etki sonucu oluşan epilasyon sonuçlarının diğer lazerler kadar başarılı olduğu bildirilmektedir. Yeni sistemlerde pulse süresi 50 milisaniye, enerjisi 30-60 J /cm , spot çapı 10×45 mm’ye kadar arttırılmıştır. Dalga boyları cut-off filtreler ile deri tiplerine göre ayarlanabilir. Kullanım parametreleri diğer lazerlere göre oldukça çoktur ve kullanımları daha çok tecrübe gerektirir. Multiple tedavi seanslarının (3 veya 4) 6 aylık takip süresinde ortalama %75 kıl azalmasına neden olduğu saptanmıştır. Deride eritem, yanık ve pigmentasyon riski mevcuttur.
       Sonuç olarak şu an için epilasyon amacıyla kullanılan lazerler henüz genel anlamda kalıcı bir epilasyon gerçekleştirememelerine (bölgeye ve seans sayısına göre değişmek şartıyla) rağmen diğer klasik yöntemlere göre daha uzun süreli epilasyon sağlamaları, seans sayısına bağlı olarak kıl yapılarını daha inceltmeleri, daha ağrısız, hızlı ve yan etkilerinin az olması (uygun hastalar seçilmek ve uzman kişilerce yapılmak kaydıyla) nedeniyle iyi birer alternatif olarak tercih edilebilirler.