Cilt Yenileyici (Resurfacing) Lazerler

       Cilt yenileyici lazerler fototermal hasar ile epidermis ve dermisin bir kısmını ortadan kaldırarak oluşturdukları doku ablasyonu, gereksede ablate edilmiş doku çevresinde ürettikleri residüel ısı ile kollajenin yeniden yapılanması ve depolanmasını uyararak çalışan lazerlerdir. Bu iki etkiyi oluşturan lazerler “ablatif lazerler” olarak adlandırılırken,son zamanlarda bu lazerlerin hem hekim hem de hasta için siyah, mavi-siyah ve yeşil boya siyah, mavi ve yeşil boya (1064 nm, 5-10 ns) siyah (1064) kırmızı boya (oranj, mor,sarı)(532 nm) kırmızı, mor, oranj ve sarı boya su oluşturdukları zorlukları minumuma indirebilecek, derinin üst dokularında açık yaralara neden olan ve yan etkilerin çoğundan sorumlu ablasyon özelliği olmadan direkt olarak alt dokulardaki kollajeni uyararak yenileyen ve depolayan “nonablatif lazerler” geliştirilmeye başlanmıştır. Bu nedenle cilt yenileyici lazerleri genel olarak 2 katogoride ele almakta fayda vardır:
I) Ablatif Lazerler
1) Karbondioksit lazer (CO2), 10 600 nm
Devamlı-dalga (cw)
SuperPulse ve UltraPulse (< 1 ms)
2) Erbium: yttrium aluminum garnet (Er:YAG) laser, 2940 nm
3) Modüle Sistemler
Er:YAG lazer ve CO2 hibrid lazer sistemlerinin kombinasyonu (Derma-K)
Dual-mode, ablasyon/ koagülasyon, pulse Er:YAG lazer (Contour, Sciton)
Variable-pulsed (değişken-atımlı) Er:YAG lazer (CO3, Cynosure)
II) Nonablatif Lazerler (Subsurface Remodelling)
1) Görünür ışık lazerler (sarı ve yeşil ışık):
A) Pulse boya lazerler (sarı ışık), 585-595 nm
B) Frekansı katlanmış Nd:YAG (KTP) lazerler (yeşil ışık), 532 nm
2) İnfrare veya yakın-infrare lazerler:
A) 1064 nm Neodymıum: Yttrıum Alumınum Garnet (Nd:YAG) lazerler (Q-anahtarlı ve normal mode)
B) 1320 nm Nd:YAG lazerler
C) 1450 nm Diode lazer
D) 1540 nm Erbium glass laser
3) Yoğun, pulse, geniş spektrumlu ışık kaynakları (570 nm-1100 nm)
       En sık kullanıldıkları endikasyonlar yaşa bağlı kırışık-lıklar, ışık hasarıyla oluşmuş kırışıklıklar (fotoyaşlanma), akne skarları ve pigment bozukluklarıdır. Ayrıca aktinik ve seboreik keratoz, aktinik keilit, Bowen hastalığı, süperfisyal bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinoma insitu, infraorbital pigmentasyon, papüller elastoz, ksante lazma, sebase hiperplazi, rhinofima ve anjifibroma gibi epidermal ve dermal hadiselerin tedavisinde de kullanılabilmektedirler.Ablatif lazerlerin en eskisi ve ilki karbondioksit (CO2) lazerlerdir. Karbondioksit Lazer dermatolojide uzun yıllar geniş kullanım alanı bulmuş ve halen de oldukça yaygın olarak kullanılmaya devam edilen gaz lazerlerdendir. 10 600 nm dalga boyunda, elektromagnetik spektrumun orta infrare kısmında görünmez ışın yayan devamlı dalga (continuous wave) lazerlerdendir. Bu dalga boyundaki ışın intrasellüler ve ekstrasellüler su tarafından nonselektif olarak emilir. Su, termal enerji ile buharlaşarak gaz ve duman haline dönüşür. Fakat bu dönüşüm o kadar hızlı gerçekleşir ki çevre yumuşak dokudaki termal hasar zonu sadece 1 mm kalınlığındadır.3’35-42 Bu şekilde-ki ablasyon (vaporizasyon) etkisi yanında, hedef dokuya olan uzaklığın ayarlanıp fokuse edilmesiyle eksizyon cerrahisinde hemostatik kesiler yapmak için kullanılabilmektedirler.Süperpulse modeller ve en son geliştirilen Ultrapulse Karbondioksit lazerlerde pulse süreleri 250 mikrosaniye ile 1 milisaniye arasında değişecek şekilde oldukça kısaltılmıştır.Böylece çevre dokularda oluşabilecek termal hasar devamlı dalgalı (CW) Karbondioksit lazerlerden çok daha az olmakta- dır.36-45 Ultrapulse CO2 lazerin her atımında 25-|m doku (yaklaşık epidermisin tümü) ablate edilmekte, ayrıca çevrede 50-125 |m’lik residüel termal koagülasyon nekrozu oluşmaktadır. Yani hem ablasyon hemde koagülasyon beraber oluşmaktadır. Çevredeki bu residüel ısı hasarı kollajeni uyaran en önemli faktör olmakla beraber, Ultrapulse CO2 lazer uygulamaları sonrası yara iyileşmesinde gecikme ve postoperatif eritemin uzun sürmesinin de en önemli nedenidir. Bu dezavantajları minumuma indirmek amacıyla daha sonraları yeni bir cilt yenileyici lazer olan Erbium: YAG (Erb:YAG) Lazer geliştirilmiştir. 2940 nm dalga boyunda, 250 mikrosaniyelik pulse süreli, 1-6 mm çaplı ışınlar üreten gerçek ablasyon lazeridir.Dokudaki suya affinitesi ultrapulse CO2 lazerden yaklaşık 15 kat daha fazla olduğundan gerçek bir ablasyon gerçekleştiriler, çevrede oluşturdukları residüel hasar minimaldir. Her bir atışda 15-20 |m’lik dokuyu ablate ederlerken, çevre dokuda 520 |m’lik minimal bir termal koagülasyon hattı oluştururlar. Bu nedenle de kollajen üzerindeki uyarıcı etkileri daha az olmakla beraber, yara iyileşmesi ve postoperatif eritem süresi daha kısadır, ağrı daha azdır ve hastanın tolerasyonu daha iyidir. Kollajen uyarımının az olması bir dezavantaj teşkil ettiğinden daha çok ablatif amaçlı kullanılırlar. Fakat son zamanlarda pulse süreleri uzatılarak (250-1000 mikrosaniye) kollajen uyarımı arttırılmaya çalışılmaktadır (variable pulse Er:YAG lazerler).Ayrıca yan etkileri minumuma indirmek ve etkiyi arttırmak amacıyla CO2 ve Er:YAG lazer kombinasyonlarıyla yapılan başarılı çalışmalar bildirilmektedir.Ablatif lazerler son bir yıl içinde İsotretinoin kullanmış, aktif bakteriyel ve viral enfeksiyonları, ektropyonu olan ve aşırı beklenti içinde olan hastalarda kesinlikle uygulanmamalıdır.Diskromi, hiperelastik ve kelloidal deri, kollajen vasküler hastalık, radyasyon tedavisi ve daha önceden kozmetik müdehale görmüş kişilerde dikkat edilmelidir. Ultrapulse CO2 lazer tedavisi sonrası 2-6 ay, Er:YAG lazer tedavisi sonrası 7 gün-2 ay sürebilen eritem, ödem, ağrı, kaşıntı, yanma hissi görülebilir.Daha az olarak akne, milia, kontakt dermatit, sineşi, postenflamatuar hiperpigmentasyon, enfeksiyonlar, nadiren de hipopigmen- tasyon, hipertrofik skar ve ektropion gelişebilir.Bu yan etki ve komplikasyonları en aza indirmek için; iyi hasta seçimi, iyi teknik,çok iyi bir postoperatif bakım şarttır. 
     
       Klinik sonuçlar hasta seçimine bağlı olarak değişir. İnce kırışıklıklarda %60 ila %90 arasında, ortaşiddetli kırışıklıklarda %45 ila 50 arasında, akne skarlarının hafif ve yüzeyel olanlarında %50 ila 80, ufak ve çökük (ice- pick) olanlarında %25
ila 50 arasındadır. Klinik iyileşmeler 1-5 yıl içinde geriye dönebilmekte ve tekrar seanslar isteyebilmektedir.
       
       Ablatif cilt yenileyici lazerlerdeki hızlı gelişmelere ve iyi klinik sonuçlara rağmen yinede yan etkiler halen görülmektedir. İdeal hasta seçimi çok önemlidir. Buda belirgin sayıdaki hastanın bu teknikten yararlanmasını engellemektedir. Teknik hem hasta için, hemde hekim için zahmetli ve riskler içermektedir. Resurfacing lazerlerin uygulamasındaki zorluk ve riskler daha çok hastanın yararlanabileceği ve daha az yan etkinin göze alınabileceği resurfacing yöntemlerine yönelmeyi mecbur kılmaktadır. Bu düşünce eşliğinde; resurfacing lazerlerin kullanımını kısıtlayan yara ve eritem oluşumundan sorumlu olan deri ablasyonunu yapmayan ama dışardan sadece dermal kollajenleri uyarabilen lazerlerle cilt yenileme teknikleri düşünülmüş ve hayata geçirilmiştir. Bu sekilde oluşturulan cilt yenileme yöntemleri “Nonablatif cilt yenileme (nonablative resurfacing)” yada “subsurface remodeling” olarak adlandırılmaktadır. Bu tekniği gerçekleştirebilecek lazer tipleri üzerinde çalışmalar başlamıştır ve halen devam etmektedir.